Bu hafta, ders kapsamında üniversite – endüstri buluşması planlanarak, Jeofizik Yüksek Mühendisi Sayın Taner TANIŞ davet edilmiş ve saha tecrübeleri aktarılmıştır.
Jeofizik veriler karadan, denizden ve havadan kaydedilirler. Ancak sismik, karadan ve denizden yapılabilmektedir. Vibrosismik kaynağı ile yeraltına dalgalar gönderilir. Bu dalgalar yeraltındaki hız ve yoğunluk farkı olan ortamlardan yansıyarak recorder denilen kayıtçılara ulaşır. Karada yapılan sismik çalışmalarda yerin kulağı olarak da adlandırdığımız jeofonlar sayesinde yapılan bu işlem, denizde yapıldığı zaman airgun denilen basıncın aniden boşaltılarak denizin içinde aynı şekilde yer alır. Bunlar, streamerların içindeki basınca duyarlı alıcılarla kaydedilir. Yeraltına bir enerji gönderdiğimizde, biz bu enerjiyi her ne kadar tek boyutlu kaydetsek de aslında enerji, yerin altında üç boyutlu olarak yayılır. P dalgası denilen boyuna dalgaların enerjisi yayılma doğrultusuna göre dik yönde yayılırken, S dalgası yayılma doğrultusuna göre yatay yönde, genellikle yüzey dalgası dediğimiz Rayleigh ve Love dalgaları ise dispersif özellik göstererek yayılırlar.
Petrol Sismolojisi'nde genellikle P dalgaları kaydedilir. Ancak günümüzde harcamaları ve arama riskini azaltmak için S dalgaları da kaydedilmeye ve kullanılmaya başlanmıştır. Yerin altı ideal bir sismik cevap vermez. İncelenen 2 boyutlu sismik kayıt örneği ile de yerin altının ilk bakışta tabakaların devamlılığını çizgisel olarak gösterdiği görünmektedir. Karadan veya denizden toplanan verinin görüntülenmesi gerekir ve bu aşamada sismik veri işlem devreye girer. Siyah – beyaz olarak görünen bir sismik kesitte, siyah alanlar pozitif genlikler, beyaz olan kısımlar ise negatif genliklerdir. Eskiden sismik, bir noktadan yapılır ve jeofonlardan kaydedilirdi. Bu noktalar hem atış noktası hem de jeofon noktası olarak yapılırdı. Bir süre sonra araştırmacılar, aynı yerden atıp aynı yerden dinleme ile aynı sinyali iki kere aynı yoldan aldığını farketti. Daha sonra CDP 'Ortak Derinlik Noktası' kavramı geliştirildi. Yani, sismik enerji bir yerden yayıldığında, jeofonlara giderken farklı yollardan gitmeli ki yeraltının jeolojisinin daha zengin bilgisi alınsın. Bu kavramın bir avantajı da, farklı yollardan gelen sinyallerin üst üste bindirilerek, istenmeyen gürültünün kolayca elimine edilmesini sağlamaktır. Jeolojide hesaplamalar, yerin altı düz kabul edilerek yapılır. Ancak gerçek Jeolojide, katmanlar düz olduğu gibi, belli bir eğim de kazanmış oluyor. Bunun sebebi, çökel geometrilerinden de olabilir, tektonik hareketlerden de. Bu eğrilik, gerçek yerine, vibrasyon denilen işlemlerle de taşınmaya çalışılır. Yapılan bütün hesaplamalar ve programlar yatay jeoloji üzerine yapılır. Dolayısıyla sismiklerde ki düzeltmelerin ne kadar doğru yapıldığının tespiti için, yatay jeoloji kavramının bilincinden olunmalıdır. Görüntü teknolojisinde 3 boyutlu teknolojilere geçilince, sismik verileri de hem 3B toplama hem de 3B görüntüleme üzerine çalışmalar yapılmıştır. 2B sismik yerine 3B sismik yapılmasının sebebi, 2B sismikte ki profil aralıklarının mesafesinin uzak olmasından kaynaklı, iki profil arasındaki veri kaybının en aza indirgenmesi isteğidir. Böylece araştırma riski de maliyet de azaltılmış olunur. Bir tabakanın kalınlığını belirleyebilmek ve o tabaka hakkında yorum yapabilmek için o tabakaya giren sinyalin hem çıkışını hem de girişini görmemiz gerekir. Yeraltında ki bir fayı seçebilmek için de sismik ayrımlılığımız önem kazanıyor. Derinlik arttıkça bir fay kırığının tespit edilmesi zorlaşacaktır.
Teknolojinin ilerlemesiyle refleksiyonlar sinyal olarak değil kontur olarak gösterilmeye başlanmıştır. Açılan kuyular yardımıyla da yeraltındaki tabakanın devamlılığı belirlenebilmektedir. Kuyular derinlik ortamında, sismik, zaman ortamından veriler verir. Sismik hızlarla derinlik ortamı, zamana çevrilir ve o zamanın sismik kesitte gelmiş olduğu yer hedef seviyesi olarak belirlenir ve orası yorumlanır. Kırmızı olmasının sebebi ise, petrollü seviyenin yüksek hızlı bir tabaka içerisine denk gelmiş olmasıdır. Gelişen teknoloji ile günümüzde yapay zekalarla da bu işlemler makineye yaptırılmaya başlanmıştır.
Bir arama jeofizikçisi, arama jeoloğu ile birlikte çalışır ve birbirleriyle aynı dili konuşmaya çalışırlar. Bir arama jeofizikçisinin söylemek istediğini, arama jeoloğunun anlaması ve yönlendirmesi ve arama jeoloğunun söylediği ile arama jeofizikçisinin modelini güncellemesi gerekir. Teorik olarak jeofizik mühendisleri saf jeofizik ile uğraşabilirler ama bir hidrokarbon aramacılığında çalışan jeofizik mühendisinin jeoloji bilgisi yeteri kadar fazla olmalıdır. Yerküre canlı bir davranış sergiler ve oldukça parçalıdır. Yerküre sürekli bir devinim halindedir ve bu devinim olmasaydı Dünya’da canlılık başlamazdı. Bu devinimin getirilerinden biri de bize sağladığı enerji olduğu gibi, olumsuz bir yönü de depremlerdir.
No comments:
Post a Comment